Tarihi yapan akıldır. İnsanlığa yön veren akıl, medeniyetin gelişmesine ve toplumun saadetine yürümelidir.
Yüksek koltuğa oturmakla ufukları göremezsin. Ufukları, zekâ ışıltılarının aydınlattığı mesafeye kadar, görüşünün keskinliğiyle görürsün.
Akıl gözü, iç gözüyle birleşince ufukların ötesi de görülür.
İşçilik kolla, Liderlik kafayla olur.
Her eve ekmek, her askere silah, her insana akıl…
Delilikle dâhilik arasında soğan zarı kadar mesafe vardır.
Dehaya, çalışmanın katkısı tahmin edilenin çok üstündedir; ama dâhilik olmadan yapılan çalışmalar olağan başarıdan öteye gidemez.
İnce ve işlek bir zekâ, ufkun ötesini gören bakışlar, nadiri yakalayan kararlar ve görülmemiş eserler dâhi Liderlere mahsustur.
Akıl yürütür, deha uçurur.
Bilgi, gizli otoritedir.
Dalgıç paletle yol alır, Lider bilgiyle.
Zenginin hazinesi para, idarecininki bilgidir.
Aşa su, işe bilgi gerek.
İlk akıl saf madene benzer, tecrübeler onu işler ve işe yarar hâle getirir.
Bilgiyle karışmış tecrübenin hamuru aklın en güzel gıdası olur.
Bir ölçek akıl, bir ölçek bilgi ama beş ölçek tecrübe.
Bakmayan görmez, düşmeyen anlamaz, yapmayan bilmez.
Acemi çaylak en başa geçerse, altına da güdebileceği kendi gibi çaylakları getirir. Ve böylece bu çaylaklar topluluğu hep birlikte bataklığa doğru uçarlar.
Okumakla idareci olunsa, spikerler Lider olurdu.
İşe usta, ustaya tecrübe gerek.
Çaylak, tilkiye, “Bana biraz kurnazlık öğretsene” demiş. Tilki, “Peşimden gel” demiş.
Akıllı, kıssayı ders anlar; aptal, yaşadığını ters anlar.
Tecrübelinin konuşması derstir; aceminin tezi masal.
Tecrübelinin yaşadıkları reçetedir; aceminin bildikleri hikâye.
Ayağı yürüten baştır; başı baş yapan yaştır.
İşleri yoluna koyar usta kişi; yolunca gideni bozmak aceminin işi.
Tecrübeli, işinin ustası; acemi, mezarlık postası.
Aklı başa getiren yaştır; gencin işi baştan yaştır.
Ayak pabuç ile yürür; işler tecrübe ile…
Düşte görüp yapma; “Düş de gör” öyle yap.
Çırak pişerse usta; idareci pişerse Lider olur.
Sıkışan pekişir, pekişen her işe yetişir.
Aşk söyletir; iş öğretir.
Sanatı tezgâhta, idareciliği koltukta öğren.
Keder gör, dert içinde kıvran, feleğin çemberinden geç ki adam olasın; insanı tanı, dünyayı gör, idarenin içinde yuvarlan ki Lider olasın.
İki ayrı dalda başarı göstermek için çabalayanlar, daima aldanmıştır.
Amirin fermanı ile zamanın hükmüne uy.
Her işin adamı; her şeyin zamanı…
Verilen sözün akdi var; her şeyin bir vakti var.
Gün bu gündür saat bu saat; haydi oltanı suya at.
Zaman, idarede önemli bir husustur; zamanı boş geçirmek aylaklara mahsustur.
Önemsiz işlere önem vermek, idarecilerin önemli hastalığıdır.
Boşa geçen zamanlar insan hayatının kara delikleridir.
Gerilim unutkanlığa sebep olur; unutkanlık, gerilimin çocuğudur.
Gerilim altında olmak, takıntıya sebep olur bu da kinleri çoğaltır.
Vesveseye düştüğünde koş; bunaldığında yerini değiştir.
Zaman hiç durmaz aşınır; engeller çalışmakla aşılır.
Gün bu gündür saat bu saat; çalışmayan dardadır, çalışan rahat.
Üç şeyin kıymetini bil: Harcadığın her liranın, yaşadığın her ânın, emrindeki her insanın.
Parayı tasarruf edebilirsin ama zamanı asla.
Geçen geçti gelene bak; önüne düşen hisseyi kap.
Her vakti bir sanma; yalancının sözüne kanma.
Zamanın her ânı bir derstir; kullanmayanın okuduğu terstir.
Her durumda, mantıklı bir sonuca ulaşabilmek, zekâ ve duygunun dengeli ölçüde sağlayacağı katkıya bağlıdır.
Kararlarını aklın ve bilginle adaletin teknesinde yoğur.
En doğru karar; geçmişi bilen akıl, yıllanmış tecrübe ve yeterli müzakereyle alınır.
Gerçeği önceden görebilen bir Lider için karar vermek zor değildir. Fakat gafil olanların bahanesi çok olur. Her iş önceden kestirmeye bağlıdır.
Her karar bir ihtiyaçtan doğar; her iş bir amaç için yapılır.
Amaç yolunda hedef her densize uymamaktır.
Olaylara konan yanlış teşhis, kararı da yanlış yapar.
Çay, deminde güzeldir; karar, zaman ve zeminde…
Olayların geçmişini bilmezsen geleceği hakkında akıl yürütemezsin.
Geleceği görmek istiyorsan geçmişin filmini seyretmelisin.
Düşünüp danışıp verirsen karar; sonunda görmezsin zarar.
İftirayla sarsılacaksın! Ama kendini mahvetme.
Meyveli ağacı taşlarlar, önce iftirayla başlarlar.
İnsanları tanıdıkça artık iftiralar bile beni etkilemiyor.
Çok yiyenin sonu şişmanlık, maceracı adamın sonu pişmanlıktır.
Bir Lideri en çok kahreden şey makam verdiklerinin vefasızlığıdır.
Ahmağa makam vermişler; kendini allâme sanmış.
Makamlar insanların aynasıdır; iyisi de kötüsü de orada ortaya çıkar.
Kurt dolabı, tilki tuzağı; vurur seni aşağı.
Toplumda devlet adamının değeri makamının derecesine göredir!
Rağbet makamadır; adama değil!
Boş konuşma açık söyle sözünü; fesatçının işlerinden sakın ayırma gözünü.
Hizipçi, ekip kurarsa elebaşı olur, kuramazsa ordubozan…
Bozgunculuk, hizipçinin payına; ara düzeltmek Liderin payına.
Bir Liderin yakın çalışma arkadaşını harcaması eşini boşamasından zordur.
Her ozanın türküsü, her azanın belası hazırdır.
Her kazanın bir kulpu, her kızanın bir düşmanı bulunur.
Her mekânın bir oturanı, her makamın bir müşterisi bulunur.
Adi adam, garibanın sırtına biner; belaya sabretmededir âlemde hüner.
Efendiyi efendi eden uşağıdır; efendisine ihanet eden aşağıdır.
Avenesi dalkavuklardan müteşekkil bir Lider, düşeceği yere kadar neşeyle gider.
Makamdan düşenin dostları dağdan düşen taşlardan kaçanlar gibi uzaklaşırlar.
İşlerinden bunaldığında dostlarının yanına, dostlarından bunaldığında mezarlığa git.
Büyük felaketler insanı fırın kapağı gibi pişirir.
Çok çekme kırılır; gevşek bırakma kabarır, hafif gerginlik iyidir.
Bin iğneli bir kirpi, bir gün sokacaktır, bil ki.
Her tür teşkilatta astın gizli işi üstün altını oymaktır.
Siyasette de memuriyette de dostluk yoktur, arkadaşlık vardır; o da menfaatlerin çatıştığı yere kadardır.
Bir devlet adamının hakiki üstünlüğü, şahsi liyakat ve kabiliyetinin yanında ahlak ve fazilet bakımından da yönettiği halktan üstün olmasına bağlıdır.
Bir Liderin en büyük sıkıntılarından biri, hem herkesi tatmin etmenin, hem de doğru hareket etmenin zorluğunu yaşamasıdır.
Halkın sevgisine mazhar olmak isteyen halkın sevdiği şeyleri sevmelidir.
Halkla devlet adamının ilişkisi dönme dolaba benzer, döner dolaşır aynı yere gelir; devlet, devlet adamına, devlet adamı halka dayanır; halk da devlete…
Makamın şatafatı nefsin isteklerini azdırır; ona kendini kaptıran koltuğunda az durur.
Halkına karşı uzak duran, vatandaşıyla görüşmeye tenezzül etmeyen makam sahibinin kendi kafasına göre görüştüğü mutlaka birileri vardır.
Arama insanlarda ne saygı, ne dostluk, ne vefa; üzme tatlı canını normal insan kalmadı zira.
Devlet kapısını vatandaşa kapayan devlet adamı, kapısına yığılan haksızlık, zulüm, şikâyet, nefret ve kin dalgalarının “çığ”ı altında kalır.
Kanunlar daima halkın faydası yönünde yorumlanmalıdır. Mevzuat, insanların önüne konmuş bir engel olmamalı; akıl yürütme ve mantık kuralları, zorluk çıkarmak için değil kolaylaştırmak için kullanılmalıdır.
Halkta muhakeme gücü zayıftır, hoşuna giden yalanlara doğrulardan daha çok inanır.
Ara sıra kamuoyuna sözlerinle sakız ver, ama onları daima yanında tutmaya çalış.
Halkın mizacını çok iyi kavramış bir Lider, halkı etkileyen sözlerini de iyi seçer.
Zamanında söylenmiş bir söz, kapıyı açan anahtar olur.
Samimi bir Liderin en büyük sıkıntısı; hem halkın olanca derdiyle uğraşması, hem de onların şikâyetlerine maruz kalmasıdır.
Kin ve nefret kavgayı körükler; ama saygı ve sevgi dostluğu besler.
İnsanlara karşı besleyeceğin sevgi ve iyi niyet, sana olan saygıyı ve sadakati artırır.
Yumuşak söyle, güzel söyle ikna et; ürkütme, kızdırma idare et.
İyilerle dost ol, alçaklara yanaşma; ne çok sev, ne nefret et, kötülüğe de bulaşma.
Bir Lider için halkın sevgisi çimento gibidir; onun makamını sağlamlaştırır.
Bir devlet için devlet adamının en hayırlısı halka faydalı olandır.
Meşk başka, meslek başka; teori başka, tatbikat başkadır.
Üstün kabiliyetlerle donatılmış bir insanı aşağı görevde çalıştırmak, krallara layık ata değirmen taşı çevirttirmeye benzer.
Göze görünmekle koltuğa oturmak mümkün olsaydı sihirbazlar müsteşar olurdu.
Devlet işleri dışarıdan kolay görünür amma; içine gir de gör.
Yükseliş, kabiliyet nispetindedir; düşüş, yükseliş nispetinde…
Böyle başa böyle tıraş; böyle işe böyle baş.
Filozofla iş yapmaya kalkan, çınar ağacından meyve almaya uğraşana benzer.
Sormamak, danışmamak aklı köreltir; ama istişare aklı cilalar.
Sayı çoğaldıkça müstakil düşünme kabiliyeti gücü azalır. Büyük toplulukta koyunlaşır. Kitlede sıfıra yaklaşır.
Danışana eğri yollar düz olur; ama danışmayanın düşüşü tez olur.
Bir adam on kapı açar; bir fikir bin kapı açar.
İstişare biley taşı gibidir, aklı keskinleştirir.
Fikir, halı gibidir; eskidikçe kıymetlenir.
Sebzenin tazesi, fikrin yıllanmışı…
İdarecilik yapmayan, idareciye akıl veremez.
İdarecinin yolu taşlıdır, bayırlıdır; ahmak dosttan akıllı düşman hayırlıdır.
Çok akıllı büyük adam, büyüklerle düşünür; kıt akıllı küçük adamsa tek başına…
Önce sor, danış; sonra ortaya çık konuş.
Akıl o ki, doğruya götüre; fikir o ki, doğruyu bula.
Ağzın bekçisi akıldır; bekçi sağlamsa ağız güvendedir.
Balığı gözünden, adamı sözünden tanı.
Sık sık adam harcayan Lider, adamsız kalır.
Harcanması gerekenlerin harcanmadığı teşkilat, çok otoriteli hâle gelir.
İyi disiplin sağlanmış bir teşkilatta ceza otoritenin içinde erimiştir.
Mükâfat cezadan üstündür.
İdarede iki şeyi geciktirme; ödül verme ve adaleti sağlama.
Övgü, eserin masrafsız mükâfatıdır.
Kızdığın zaman öfkenin tonu daima suçun ağırlığına bürünsün.
Az öfke, zihne gıda, çok öfke başa bela.
Aşırı öfkelenmiş amirin yanındaysan usulca sıvış, uzaktaysan teğet geç.
Az öfke iş bitirir; çok öfke iş batırır.
Gastrit olsan da, mide kanaması geçirsen de öfkeni yutacaksın.
Öfke, muhataba verilen kin serumudur; düşmanlığı besler.
Hamama giden terler; gazaba gelen gürler.
Daima üç şeyi üç şeye tercih et; ihtiyatı aceleciliğe, sabrı feryada ve yumuşaklığı kabalığa.
Gücünün yetmediği adama öfkelenme; kendine işkence edersin. Gücünün yettiğine de öfkelenme ona işkence edersin, öfkeni yut ve işlerini tatlılıkla yürüt.
Öfkesini alçaltan, itibarını yükseltir.
Ahmak insan hemen köpürür; ama akıllı ağzına hâkim olur.
Öfke, yemeğe katılan tuz gibidir; fazlası tadı kaçırır.
Kudretli insanın öfkesi duruşunda, azarı sözlerinde gizlidir.
Öfkenin başı kızgınlık, ortası kırıcılık, sonu kırgınlıktır.
Öfke, zekâyı evinden kovalayan kötü misafirdir.
Öfkeni bağla, aklını gezdir.
Zembereği boşanmış deli; asla eline düşmemeli.
Ne zıvanadan çıkan ol, ne içine kapanan…
Ne hemen parlayıp saman alevi gibi sön; ne hiçbir şeyden anlamayan ahmak gibi arkanı dön.
Arzunun cezbedici eline yakasını kaptıran yere çalınır.
İnanılır gerçekleri hayalle salçalayanlar gerçeği de bozarlar.
Heva ve hevesin başladığı yer gerçeğin bittiği yerdir; ham hayalle başlayıp çıkmaza düşmek ölmekten beterdir.
Aşk ve tutku her zaman gerçeklerle bağdaşmaz.
Gerçeklerden korkan hayallere sarılır; hayallere sarılan kendine darılır.
Tamah, kuruntu, hayal, vesvese; yoldan çıkan akla gelir peşpeşe.
Ne arzuna uy, ne hayaline koş; macera peşinde olmak boştur boş.
Tutkular çiçekler gibi gerçekleri süslerse işe yarar; başlı başına olursa zarar verir.
Hayalle hakikati ayırma kabiliyetinde ustalaşmada tecrübe en büyük paya sahiptir.
Bütün iflaslar hayalle başlar.
Aşırı hırs ve aşırı heves birlikte olursa insanı götüreceği yer, ya hastanedir ya hapishane…
Yerine göre, bir duruş, bir çatık kaş çok şey anlatır.
Kendinden emin kara cahil, anlamadığı emre anladım der, işi de kendi bildiği gibi yapar.
Takdir gelirse akıl gider.
Senin için en tehlikeli iş, gözünde en çok büyüttüğündür.
Hata yapma korkusu, tehlikeli işlere atılmada en büyük tehlikedir.
Her hamle bir tehlike taşır; ama oturmak daha büyük tehlikedir.
Her riskli iş fırsat olmayabilir; ama her fırsat risk taşır.
Her riske girilmez; her engel kolay aşılmaz.
Cüretkârca tehlikeye atılan beceriksizin geri dönüşü tez olur.
Gazeteciye sır veren tellala ilan veren gibidir.
Sırrını fâş eden düşmanıyla baş edemez.
Kötü sırları tutmak, güneşi ışık saçmaktan men etmeğe benzer.
Sırrımı açtım, zararını gördüm; bir daha çenemi tutmaya ahdettim.
Uçağı dengede tutan kanadıdır; devleti de adalet…
Bitki için su neyse devlet için de adalet odur.
Savaş zamanı silaha, barış zamanı adalete sarıl.
Vicdan insafla evlidir; çocukları da adalettir.
Adaletli kararlar sonu aydınlığa çıkan yola döşenen taşlara benzer.
Haksızlık, hedefe atılan bumeranga benzer, tekrar sahibine döner.
Toplumu ilgilendiren adaletsiz bir karar, bir bardak bulaşık suyunun bir yayık ayranı bozduğu gibi halkı bozar.
Hükmedenlerin çoğu adaleti, iktidarlarını güçlendirdiği kadarıyla uygularlar.
Duyguların kaybolduğu bir dünyada adaletin uygulanmasını beklemek hayaldir.
Adalet düzendir, adaletsizlik ise kargaşa; insanların birbirini yediği dünyada, yaşayabilirsen yaşa.
Mahkemeler bir memleketin düzeninin emniyet supabıdır.
_______________________
Liderin Kitabı: Recep Muhlis Gür, Truva Yayınları / İstanbul - 2014