L İ D E R İ N K İ T A B I

LİDERİN KİTABI

TAKDİM

    "İdarecilik mesleğiyle ilgilenenlerin çoğu bilir, bu meslekte “İdarenin kitabı yoktur” diye bir söz söylenir. Bu sahada fikir yürütenler bunu, idareciliğin sadece doğuştan gelen kabiliyet ve tecrübeyle elde edilen bir özellik olduğunu belirtmek için söylerler. Çoğunluğun bu görüşüne karşılık bazıları da bunun aksini iddia ederler; “İdarenin kitabı niye olmasın ki?” derler.

    Kitaplı idare görüşünü savunanlardan, Cumhuriyet dönemimizin ilk yıllarının meşhur valilerinden Fazlı Güleç, bir makalesinde diyor ki; “Üstün görüşlüler, idarenin dışına bakarak, şu cümleleri iradederler; ‘İdarenin kitabı yoktur’ ‘İdareci anadan idareci olarak doğar.’ Bununla demek isterler ki; idare, bilgi veya fen değildir, o bir yaradılış hüneridir.” Fazlı Güleç yazısının devamında, bu bilgilerin neler olduğunu uzun uzun anlattıktan sonra, “İnsaf olunsun, bu kadar bilgiye hacet gösteren bir ödevin sahibi kitapsız olabilir mi?” diyerek idare için kitabın lüzumunu vurgulamış.

    Yine o dönemlerin meşhur valilerinden Hamit Kapancı da, yazdığı hatıratında; “İdare çarkının münhasıran/sadece zekâ şiddeti ile ve irade kudretiyle döndürülebileceğine inananlar çok aldanırlar. Her ilim gibi idarenin de kendisine mahsusgavâmızı/incelikleri, zaman ile, tecrübe ile tecelli eden özel kuralları vardır” dedikten sonra, “Maalesef hâlâ idarenin bir kitabının olması gerektiğine inanamadık” diyor.

    Tanınmış Amerikalı General Mark Clark da bu konuda yazdığı, “Lider olmak için ne lazımdır?” başlıklı makalesinde demiş ki; “Bütün hayatım boyunca, bir asker ve bir eğitimci olarak elle tutulmayan bu esrarengiz şeyi aramakla uğraştım. Bütün milletler de bitip tükenmeyen bir çaba ile onu arıyorlar, çünkü o büyüklüğün hatta hayatta kalabilmenin anahtarıdır. Elle tutulamayan bu şey, Liderlik adıyla tanınan o heyecanlı ve şaşırtıcı vasıftır. Onu çeşitli şekillerde tarif ederler. Bu kabiliyeti nasıl tarif ederseniz edin, gerçek olan şudur ki hiçbir zaman ondan elde kâfi derecede mevcut değildir.

    Suçlu çocuk ve gençler nerelerde en çoktur? Lideri olmayan ailelerde. Gecekondular en çok nerelerde müzminleşir? Lideri olmayan şehirlerde. Hangi ordular sendeler, hangi partiler başarısızlığa uğrarlar? İyi yönetilmeyen, iyi bir başa, Lidere sahip olmayanlar.

    ‘Liderler doğarlar, yapılmazlar’ şeklindeki eski bir sözün aksine olarak Liderlik sanatı öğretilebilir ve öğrenilebilir.”

    Bakınız sadece “Emir verme” konusunda Alman Profesörü F. Wilhelm Foerster neler söylüyor;

    “Hakikatte genel ve meslekî tahsilde emir verme sanatını öğreten bir meslek kolu yoktur. Emir verme tekniğinde anadan doğma dirayete, yahut şahsi tecrübelerimizden edindiğimiz bilgilere terkedilmiş bulunuyoruz. Esefle söyleyeyim ki, tatbikatçılar ve nazariyeciler bu problem üzerinde bugüne kadar çok az fikir yormuşlardır.

    Askerî neşriyatta da emir verme pedagojisi hakkında yazılanların pek kısır olması garip değil midir? Hâlbuki, bütün askerlik mesleğinin verimi, kumanda tekniğine dayanmıyor mu? Yüksek mevkilerde bulunup da emir ve kumanda sanatının sadece sesteki enerjik tona bağlı olduğunu sananlar az değildir.”

    İşte bütün bunları okuduktan sonra ben de kolları sıvadım ve gerçek Lideri aramak için yollara koyuldum. Elbette onu bulmam kolay olmadı. Zira devlet idaresi sahasında Doğu’da ve Batı’da yazılmış bana tam anlamıyla örnek teşkil edebilecek bir kitap hemen hemen yoktu. Rastlayabildiğim, bulabildiğim ise insanlığın kuruluşundan, bin yılların birikiminden yazıya dökülmüş ve günümüze ulaşabilmiş birkaç kitaptı; ve onlar da yüzyıllar öncesinde hükümdarlar için yazılmış, içinde yer yer idareye yarayan bilgiler olmakla beraber bir çok bakımdan geçerliliğini kaybetmiş ahlakî nasihatler veren eserlerdi.

    Hele hele idareciliği bizzat yaşamış ve onu her yönüyle tatbik etmiş, meşhur bir devlet adamı tarafından yazılmış kayda değer bir esere rastlamadım. Hâlbuki idarecilikte tecrübenin yeri her şeyden önce geldiğinden “Anadan Lider olarak doğmuş!” olanların yazacakları bizim için çok büyük değer ifade edecekti.

    Bakın deha sahibi Liderlerden Napolyon bile bu konuda nasıl kıskanç davranmış:

    “Napolyon, sürgünde bulunduğu ve hayatının son günlerini yaşadığı Atlas Okyanusu’ndaki Saint Helena adasındayken, birçok defa savaş sanatı üzerine eser yazmaya karar verir fakat bundan vazgeçer. Bunun sebebini sorduklarında şöyle der; ‘Çünkü gelecekte yenilgiye uğrayacak olan generaller benim prensiplerimi uyguladıklarını söyleyecekler ve mesuliyeti benim üzerime yıkacaklar… Onları eğitebilirdim, çünkü ben iyi bir öğretmenim, fakat kendi savaş prensiplerimin basılı hâle getirilmesine asla izin veremem.”

    O halde kendi yolumu kendim bulmalıydım. Böyle olunca ben de tarih kitaplarına, Liderlerin hayat hikâyelerine ve bizzat devlet adamları tarafından yazılmış hatıralara yöneldim. Bunların yanında iş dünyası için yazılmış kitapları da inceledim. Bu amaçla kitapçıları, bilhassa eski kitap satan sahafları dolaştım; kitap müzayedelerine katıldım, kütüphaneleri mesken tuttum.

    Belirttiğim konularda 900’e yakın kitap satın aldım. Bu kitapların tamamını gözden geçirmekle birlikte bunlardan daha çok işime yarayan 500’e yakınını okudum ve alıntılar yaptım. Dünya kurulduğundan beri günümüze kadar gelmiş geçmiş, peygamberler dâhil olmak üzere Doğu’da ve Batı’da büyük dediğimiz hükümdar, kral, hakan, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, vali, komutan gibi ne kadar isim yapmış Lider varsa bunların tamamının hayatlarını okudum ve inceledim. Bu arada kötü şöhrete sahip olanlar hakkında bilgi toplamayı da ihmal etmedim.

    Tilkinin peşinden koşan bir avcı gibi bilginin peşinden koştum. Çeşit çeşit çiçeklerden öz toplayan bir arı gibi bilgi topladım. Acele etmeden bir karınca gibi bunları depoladım. 1988 senesinden başlayarak günümüze kadar tam 26 sene, yoğun iş yüküme rağmen tatil ve izinli günlerim ile gecelerimi değerlendirmek suretiyle okudum, araştırdım, tetkik ettim. Okumaya devam etmekle birlikte bunun son 12 senesini yazmakla geçirdim.

    Bir Liderin nasıl olması gerektiği, insanları nasıl yönetmesi gerektiği üzerinde kafa yordum. Otuz dört senelik idarecilik ve memuriyet tecrübemi konuşturdum. İdarecilik ve müfettişlik hayatımdan yaşadığım, müşahede ettiğim örnekler verdim. Mükemmeli yakalamak için bu kadar hacimli kitabı tam 22 defa elden geçirmek zorunda kaldım. Zaman zaman bir köstebek olup derinlere daldım. Sonra bir kartal gibi yücelere çıktım. Bazen bir yarasa gibi karanlıklarda düşündüm; bazen de bir kelebek olup aydınlıklarda gezindim de düşündüm. İcabettiği yerde konulara kendimi verebilmek, vecd halini yakalayabilmek için bütün lambaları söndürdüm de mum ışığında çalıştım. Gerçeği gecenin karanlığında, mum ışığında aradım. Ve kendimi bir hücrede günlerini tamamlayan müebbet hapsindeki adam yerine koydum da yazdım. Zihnim yorulduğu zamanlarda penceremin önüne gelen kuşlara yem verdim, onlarla avundum. Ve kaplumbağa hızıyla yürüyen bir hayalet gibi büyük bir sabırla yolumda ilerledim. Sonunda, sabrın ve tahammülün mekiğinde aşk ve terle ilmik ilmik dokuduğum bu eseri vücuda getirdim.

    Hiç şüphe yok ki, en iyisini, yaşayan yazar.

    Kitabımı, dolambaçlı cümleler yerine mümkün mertebe açık, sade ve herkesin anlayabileceği bir dille yazmaya çalıştım. Ama yerine göre de meramımı uzun ve derin manalı cümlelerle anlattım. Ayrıca elimden geldiği kadar bilinen konuları tekrarlamaktan da kaçındım.

    Önce ideal bir Liderin karakterinin nasıl olması gerektiği üzerinde durdum. Sonra idarede tecrübe, zamanı kullanma, karar verme, emir verme, risk alma gibi konuları inceledim. Son olarak da başarılı bir Liderin insanları nasıl idare etmesi ve yönlendirmesi gerektiğini anlatabilmek için Sevk ve İdare Sanatı’nı yazdım. Hülasa, mükemmel bir Liderin nasıl olması gerektiği, idare ederken nasıl hareket etmesi, nasıl bir metot kullanması ve nasıl bir yol takip etmesi gerektiği hususlarında kendi müşahedelerimle birlikte sonuçlara vardım.

    Doğrusunu söylemek gerekirse Zamanı Kullanma ve Karar Verme konuları dışında, çoğu kitapta birkaç cümle veya birkaç paragrafla anlatılan konular bu kitapta 17 ayrı bölüm halinde ilk defa olarak bu kadar genişlikte ve bu kadar derinlikte ele alınmıştır. Bu arada bir idareciye lazım olabilecek bütün konulara yer verdiğimi de belirtmek isterim.

    Bakın Yunanlı Filozof Eflatun taa 2400 sene önce bu konuda ne demiş; “Kim olursa olsun, bir şahıs yahut büyük bir insan kitlesi, devleti akılla idare edebilmek için hiçbir zaman böyle bir ilme tamamıyla sahip olamayacaktır.”

    Fransız yazar Jean Rostand da; “Bizler bir gün veremi iyi edebileceğiz, atomun içindeki saklı gücü kullanabileceğiz, yıldızlara doğru yol alabileceğiz ama; kendimizi daha liyakatli kimselere yönettirmenin sırrına hiçbir zaman eremeyeceğiz” diyor.

    Bu kitabı yazdıktan sonra bu sözlere hak vermemenin elde olmadığına inandım. Zira tahmin edilebileceği gibi, bir insanın diğer insanları yönetmesi işinin ilk bakışta basit gibi görünen fakat içine daldıkça bin bir türlü yönleri olan ve bir o kadar da zorluklar taşıyan bir konu olduğu ortaya çıktı.

    Bu böyle olmakla birlikte, yukarıdaki görüşlere takılı kalmadan, Liderlik Sanatı denilen, bilinen ve meçhul kalmış taraflarıyla o sonu olmayan mesleğin, en iyi ve en mükemmel nasıl yapılması gerektiği üzerinde derinlere dalan araştırmalar yaptım, fikir yürüttüm. Bu arada sevk ve idarenin gizli kalmış sırlarına, bilinmeyen inceliklerine ulaşmaya çalıştım.

    İdarecilik bir ilimdir; ve bu da diğerleri gibi sonu olmayan bir ilimdir.

    Bu kitabı yazarken Amerikalıların, “Dehanın bir bölümü ilham, üç bölümü terdir” sözüne o kadar hak verdim ki. Hiç şüphesiz bu kitabın yazılmasında en büyük paya sahip olan şey alın terim oldu. Bunu iki veciz cümleyle daha ifade etmem gerekirse;

    Eserimi yazarken benim yaptığım; akıttığım ter ve büyük bir sabırla hiçbir şeyi ihmal etmeden kaplumbağa hızıyla ilerleyerek mükemmele ulaşmaya çalışmaktır.

    Eserimi bitirmede üç yol arkadaşım; azmim, gayretim ve sabrım oldu.

    Bu kitapta; Doğu’nun ve Batı’nın tarihe mal olmuş en meşhur Liderlerinin şahsî kabiliyet ve özelliklerini göreceksiniz; bu dahi insanların o noktalara nasıl geldiklerine, nasıl bir irade kuvveti ve nasıl bir maharetle insanlara yön verdiklerine, milyonları arkalarından nasıl sürüklediklerine ve erişilmez ustalıklarıyla emsalsiz başarılara nasıl ulaştıklarına şahit olacaksınız.

    Bu kitapta; Liderliğin vasıflarını okuyacaksınız, yer yer idarenin temel ilkelerini göreceksiniz; bunun yanında idareciliğin inceliklerini bulacaksınız, sırlarına vâkıf olacaksınız; ve kelimenin tam anlamıyla, insanı yönetme sanatını öğreneceksiniz.

    Bu kitap, bir hazinedir.

    Bu kitap; ham beyinleri olgunlaştıran güneştir.

    Senin içindeki cevheri ortaya çıkaran körüktür; sana ilham veren kıvılcımdır.

    Bu kitap; dertlilere deva, örselenmiş duygulara şifa, aç kalmış ruhlara gıdadır.

    Bu kitap, senin ikna kabiliyetini, söz geçirme kabiliyetini ve yönetme kabiliyetini artırır.

    Sana cesaret verir, heyecan verir, ilham verir, çalışma aşkı verir.

    Bu kitap; Liderlere yol gösteren pusula, önlerini aydınlatan ışıktır.

    Ve bu kitap;

    Esenlik ve saadet kaynağıdır.

    Anlayan ve tatbik eden için bu kitap; memuru amir, amiri Lider, Lideri de büyük Lider yapar.

    Hiç şüphesiz, okuyan öğrenir, öğrenen tatbik eder, tatbik eden kazanır.

    Takdir ve değerlendirmesi, başta aziz Türk milleti olmak üzere bütün insanlık ailesinin kadirşinas ve aydın otoritelerine ait olan bu kitabı; huzur, refah ve saadeti arayan ülkesine ve milletine hizmet etmeyi şiar edinmiş, dünyanın her noktasında görev yapan çalışkan ve fedakâr devlet adamlarına faydalı olması dileğiyle takdim ediyorum.


Recep Muhlis Gür
Ankara, Ocak 2014

Liderin KİTABI

Truva Yayınları İstanbul 2014 & 779 s.