MÜKEMMEL LİDERLİK

    Konuya Napolyon’un başından geçen bir olayla başlayalım. Bakınız Fransa İmparatoru Napolyon kendisinden başkomutanlık isteyen kardeşine nasıl cevap vermiş:

    “Napolyon’un, babaların son doğan oğullarına karşı duyduklarına benzeyen sevgiyle yakınlık duyduğu Jerome adında en küçük bir kardeşi vardı. Bu genç ve sevimli kardeş bir gün İmparator Napolyon’a gelip, ‘Beni artık başkomutan yap’ der.

    Napolyon kısa bir müddet durduktan sonra ona:

    - Ciddi misin sevgili Jerome? Altı sefere katıldıktan ve altında yarım düzine at vurulduktan sonra bunu bana tekrar sorabilirsin! deyip kendisini yollar.”

    İşte, başkomutan olmak, Lider olmak böyle bir şey. Öyle, ben de Lider olmalıyım demekle Lider olunmuyor.

    Nice yıllar çalışacaksın nice yıllar tecrübe kazanacaksın ki, Lider olasın.

    Nice bilgiler edineceksin nice çevrelerde bulunacaksın ki, Lider olasın.

    Nice insanlar tanıyacaksın nice olaylar yaşayacaksın ki, Lider olasın.

    O halde, Lider nedir? Kimler Liderdir?

    Bir arada bulunan her topluluğun bir Lidere ihtiyacı vardır. Ailede, iş yerinde, askerlikte, devlette, her yerde mutlaka bir Lider bulunur. Askerlikte iki rütbesiz er’i bir iş için yola çıkarırlarken birini sorumlu tayin ederler; herhangi bir problem karşısında son kararı o versin diye…

    Dolayısıyla Liderlik insanların havaya, suya olan ihtiyacı gibidir. Nasıl ki havasız veya susuz yaşayamazsak Lidersiz de yaşayamayız.

    Öyleyse kimlere Lider diyebiliriz? Aile babası, bir şirketin müdürü, patronu, herhangi bir komutan, Genel Kurmay Başkanı, parti veya sendika başkanı, Başbakan, Kaymakam, Vali, Belediye Başkanı vs. insanı yöneten her kişi bulunduğu yerde bir Liderdir.

    Bir insanın diğer insanı yönetmesi kadar zor bir şey yoktur. İdare eden de edilen de akıllı yaratıklardır. Her insanın huyu başkadır. İnsanlarda hükmetme ve üstün olma duygusu kuvvetli bir duygudur. Kimse idare edilen olmayı arzulamaz. Özel hayatta bile herkes diğerlerini idare etmenin peşindedir. Onun için mükemmel Lider olabilmek öyle zannedildiği kadar kolay değildir.

    Mükemmel Liderlik niye zordur, biliyor musunuz sevgili okuyucular? Bunu bir örnekle anlatayım:

    Osmanlı’nın son devir Sadrazamlarından Ahmet Vefik Paşa Bursa’da Vali iken kendisine vali, mutasarrıf ve kaymakamların hangi vasıflar içinde saygıya layık ve devleti tam anlamıyla temsil edebilecekleri sorulmuş. Aynı zamanda dilbilgisi üstadı olan Vali Paşa şu cevabı vermiş:

    “Birçok ‘M’ harfli meziyetleri olması şart. Bunların bir kaçını sayalım” demiş ve “M” harfiyle başlayan 25 kelime sıralamış. Ben de lügati açtım yeniden inceledim ve gördüm ki idareciye vasıf olabilecek sadece “M” harfiyle başlayan tamı tamına 160 kelime var. Bunlardan 30 tanesini yazıyorum:

    Maharetli, mağrur, makbul, makul, marifetli, mazbut, mert, merhametli, metin, mucit, muhakkik, murakıp, muteber, mutedil, muttali, muvaffak, muzaffer, müşfik, mücahit, müessir, münevver, mümtaz, mümeyyiz, minnetşinas/iyilik bilen, mail/ hevesli, muvakkit/ zamanı tayin edebilen, müfekkir/düşünen, müdebbir/tedbirli, muhip/heybetli, mualli/yükselten...

    İşte böyle, mükemmel bir idareci olabilmenin zorluğunu şimdi anlayabildiniz mi? Sadece “M” harfiyle başlayan vasıf 160’ı bulursa bunun A’sı B’si gibi 27 harfini de sayarsanız varın ilerisini siz düşünün.

    Cumhuriyet dönemimizin ilk yıllarının meşhur valilerinden Hamit Kapancı, yazdığı hatıratında; “İdare çarkının münhasıran/sadece zekâ şiddeti ile ve irade kudretiyle döndürülebileceğine inananlar çok aldanırlar. Her ilim gibi idarenin de kendisine mahsus gavâmızı/incelikleri, zaman ile tecrübe ile tecelli eden özel kuralları vardır” diyor.

    Karar nasıl alınır, emir nasıl verilir, otorite nasıl kurulur, idareye nasıl hâkim olunur, insanlar nasıl yönlendirilir, işler nasıl yapılır? Bunların hepsi bilgi ister, tecrübe ister, liyakat ister.

    İnsanlara hükmedecek bir insanda evvela akıl lazımdır. Yönetici akıllı olacak ki, her şeyi anlayabilecek, olayları iyi görebilecek ve aldatılmadan insanlara yön verebilecek; ve böylece yolunda ilerleyebilecek.

    En tepede oturmayı arzulayanlar en akıllı olanlardan olmalıdır.

    Aklınla ve aklından ilham alan sezginle iş gör.

    Sonra idareci bilgili olacaktır. Bilgisiz ve cahil yönetici olmaz, olsa olsa yönetilen olur. Bilgi elde etmek insanın elindedir. Lider olmak isteyen, her zaman öğrenmeye açık olmalıdır.

    O halde iyi bir Lider olabilmenin en başta gelen yolu geniş bir bilgi hazinesine sahip olmaktan geçer. Eski dönemlerden beri bugüne kadar başa geçmiş büyük Liderlerin tamamının akıllı ve bilgili oldukları unutulmamalıdır.

    Bilgi güçtür, nüfuzdur, insanı yükselten değerdir.

    Elbette ki sonra tecrübe gelir. Tecrübenin okulu yoktur; tecrübenin okulu hayatın kendisidir. Bir Lider için hayatsa işiyle ilgili yaşadığı olaylar, sevinçleri ve hüzünleridir.

    Tecrübe olmadan yapılan iş aceminin işi demektir. O halde herhangi bir işi en güzel şekilde yapabilmek o konuda uzun süre çalışmış olmayı gerektiriyor.

    Evet, mükemmelliği arayan Liderde akıl olacak, bilgi olacak, tecrübe olacak dedik. Bunların yanında karakter de olmalıdır diyoruz. Neden? Zira karakter kabiliyetin ayrılmaz bir parçasıdır. Düzgün karakterli bir Liderde belli başlı vasıfların bulunması gerekir.

    İdarede görünen vasıtalar; akıl, bilgi, tecrübe, görünmeyen ise karakterdir.

    Bir Liderin hakiki üstünlüğü; karakterinin güzelliği ve zekâsını iyi kullanabilmesiyle ölçülür.

    Her Lider kendi karakterinin yansıdığı bir otorite kurar.

    Otoritenin görünmeyen yüzü amirin efendiliğinde saklıdır.

    Bir insandaki mükemmel şahsiyet, kabiliyet ve başarıya öncülük eder.

    Eskiler ne güzel de söylemişler;

“İnsanın değeri ve büyüklüğü ilminde ve edebindedir,

    Malında, mülkünde, unvanında ve nesebinde değil.”

    Atatürk’ün silah arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy diyor ki;

    “Biz Kurtuluş Savaşını beş bekâr arkadaş başlattık. Eğer Atatürk başa geçmese idi, hiçbirimiz bu işi götüremezdik. Çünkü, hiçbirimiz diğerinin liderliğini, kumandanlığını kabul edecek karakterde kişiler değildik. Ancak Atatürk’ün üstün kudret ve kuvveti, cesareti, mertliği ve dürüstlüğü hepimizi bir araya getirmiş ve bir arada tutmuştur.”

    Davud oğlu Süleyman Peygamber’in kitabında şöyle bir söz olduğu söylenir;

    “Nefsini yenen, tek başına ülkeler fethedenden daha güçlüdür!”

    Ve Hazreti Muhammed’in şu sözü konuya noktayı koyuyor;

    “Kuvvetli insan, kendi kendini yenen insandır.”

    Evet, devam ediyoruz ve diyoruz ki; akıllı, bilgili, tecrübeli ve mükemmel karakterli Lider ayrıca idare vasıtalarını da kullanmasını iyi bilmelidir. Nedir onlar? Karar verme, emir verme, ceza ve ödül verme, zamanın kullanılması, nutuk iradedilmesi, toplantı yapılması vs.

    O halde Lider olacak kişi tek kelimeyle liyakatli olmalıdır. Kabiliyetsizlik ve âcizlik işleri orta yerde bırakır. Lider kabiliyetli olacak ki insanlara yön verebilecek, işleri çekip çevirebilecek ve hedeflerine ulaşabilecek.

    Şahsiyetli bir insanda bulunan vasıfları en üst seviyede taşıyan kişi ayrıca ileriyi görmede basiretli, işleri çekip çevirmede maharetli, fikir üretmede Aristo gibi olan, dirayetli, iş bitirici, kurnaz, yaş itibariyle olgun ve halkla kaynaşabilen bir yapıda olmalıdır.

    İdarecilikte liyakatli olmak, idarenin vazgeçilmez kesin kurallarındandır.

    Mükemmeli yakalamak isteyen bir idareci bunların dışında olaylara geniş gözlükle bakabilmeli, yeri gelince risk almasını bilmeli, hâsılı Sevk ve İdare Sanatını en güzel şekliyle tatbik edebilmelidir. Hatta bütün bunların yanında yönetme sanatının inceliklerini de bilmelidir.

    Burada bir hususu hatırlatmak istiyorum. Naçizane ben başta tarih kitapları, Liderlerin hayat hikâyeleri ve hatırat olmak üzere 900 kitabı inceleyerek 26 senede yazdığım ve Truva Yayınlarından ikinci baskısı yapılan “LİDERİN KİTABI”nda, diğer konuların yanında Zamanı Kullanma, Karar Verme ve İstişare Etme konularının inceliklerini ara başlıklar altında yazdığım gibi, kitabın sonunda da idarenin yüzlerce inceliklerinden ve sırlarından bahsettim.

    Şimdi bu makaleyi, kitabımdaki “İdare Sanatının İncelikleri”inden birkaçını buraya yazarak bitirmek istiyorum:

    Hiyerarşik topluluklarda sevk ve idarenin inceliği; güçlü bir merkezi yönetimin yanında, her kademenin yetkilerini amaçlar doğrultusunda kendi sınırlarına kadar uygulayabilme kabiliyetleri, iyi bir koordinasyonla birbirleriyle yardımlaşmaları ve bütün bunları kuvvetli bir inançla takip ettikleri manevi otoritenin önderliği ışığında başarılı bir şekilde uygulayabilmelerinde saklıdır.

    Yüksek koltuğa oturmakla ufukları göremezsin. Ufukları, zekâ ışıltılarının aydınlattığı mesafeye kadar, görüşünün keskinliğiyle görürsün.

    Sevk ve idare bir ilimdir ama onun okulu yoktur. Onun okulu mesleğin kendisidir. Onun ilmini bir berber çırağı gibi kese kese, bir demirci çırağı gibi döve döve öğrenirsin; sonra yetişir, usta olursun.

    İlmî sevk ve idarenin genel ilkesi şu temel esasa dayanır: İnsan, imkân, zaman ve mekândan en iyi şekilde istifade etmek.

    Emrindekileri ne tamamen korkut, ne tamamen memnun tut. Sadece korkutursan kızgınlıkla üzerine sıçrar; sadece memnun edersen gülerek tepene çıkar. Astın üstüne bağlılığı ortaya yakın olmak üzere korku ile memnuniyet arasında gidip gelmelidir.

    İdarecilikte mesele, emrindekileri kırmadan, küstürmeden iş üretebilmektedir.

    İyi bir Lider, yönetilenler arasındaki anlaşmazlıkları giderir, değişik dengeleri bir arada tutar ve gerektiğinde sert tedbirlerle ahengi korumaya çalışır. O, birbirine hasım grupları da, kıskançlıkla işlere engel çıkaranları da yola getirmesini bilir. Her türlü idare vasıtalarını kullanarak bir dozer gibi yol açan öncü olur.

    Çalışanların kabiliyetlerini keşfetmedikçe, milletin ruhunu çözmedikçe, insanları yönlendirmek ve uygulanabilir kararlar almak mümkün değildir.

    Bir teşkilatın kumanda merkezi, o teşkilatın beynidir; Liderin taşıdığı beyin çalışanların beyni olmalıdır.

    Lider hem önden çeken hem arkadan iten lokomotife benzer; yerine göre çeken olur yerine göre iten.

    Her Lider kendine uygun sistemi kurar. Sistem akıl, bilgi, tecrübe ve karakterin karışımından meydana gelir. Bunlardan karakterin payı diğerlerinden fazladır.

    İdari işlerde hiçbir şey tam olmaz. Bu, insanların ve imkânların zayıflıklarından kaynaklanır. Mükemmel denilen işlerde bile bir noksanlık bulunur. Önemli olan mükemmele yaklaşmaya çalışmaktır. O hâlde eldeki insanları ve imkânları zorlayarak mükemmele ulaşmaya çalışmaktan başka çare yoktur.

    İş üretmede, çalışma ve faaliyet işin ana gövdesini oluşturur. Planlama, emir verme, toplantı gibi diğer bütün unsurlar yemeğin katkı maddeleri gibidir. Nasıl ki yan yana duran katkı maddelerini bir ölçü içinde karıştırıp pişirmek lazım gelirse bir faaliyetin sonuca ulaştırılabilmesi için de idarenin vasıtalarını bir ölçü içinde kullanmak gerekir.

    Çalışanları mutlu ve üretken hâle getirmek için yapacağın şey, onları birbirlerine kaynaştırarak ve işlerini sevmelerini sağlayarak her türlü maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermek, önlerini açmak ve örnek davranışlarla yol göstermek olmalıdır.

    Sınırsız iktidarın dizginlerini sıkıca ele almak, şiddetli bir otorite kurmak ve itaatleri güçlendirmek; iyi bir hafıza, sarsılmaz bir irade gücü ve mükemmel bir dirayetle sağlam durmak, çabuk hüküm vermek ve kelimenin tam anlamıyla çalışkan bir ruhun azim ve kararlılığıyla emirlere boyun eğdirmeye bağlıdır.

    Emrindekiler üzerinde öyle otorite kurmalısın ve öyle güçlü olmalısın ki, hiçbir kimse itaatsizliğe ve isyana kalkışmaya cesaret edemesin.

    Bir Liderin hareketlerinin her parçası ve yaptığı işlerin her biri onun otoritesini inşa eder. Bu durumda bağırıp çağırarak otorite kurmaya ihtiyaç kalmaz.

    Bir insan topluluğuna Liderlik yapabilmek, yüce hedefler peşinde koşabilmek ve halkın maddi ve manevi seviyesini yükseltebilmek; sağlam bir irade gücüne, taşkın bir şevkle çalışmaya ve üstün bir sevk ve idare kabiliyetinin varlığına bağlıdır.

    Bir Lider sevk ve idare esnasında, personeline ne çok yakın ne çok uzak durmalıdır; ipleri elinden kaçırmayacak kadar uzaklık fakat yüz göz olmayacak kadar yakınlık iyidir.

    Emir alanlar başlarında bulunandan üç şey isterler: Anlayış, imkân ve yol gösterme.

    Önce insanlara ve onların fikirlerine saygı duyacaksın, sonra kabiliyetlerine karşı taşıyacağın büyük bir itimatla onlardan görev bekleyeceksin.

    Gerçek Lider, insan ve toplum ruhunu avucunun içi gibi bilir.

    İdarede “Şurada şunu yap, burada bunu yap” şeklinde genel kurallar her zaman işlemez. Her işin çözümü, zamanın ve şartların getirdiği durumlara bağlıdır.

     Recep Muhlis GÜR
     Mülkiye Başmüfettişi
     Liderin Kitabı 2014 ANKARA